Rusya Ile Ortak S-400 Gelistirir Miyiz?

Haberturk internet sitesinde yayinlanan bir habere gore, Disisleri Bakani Mevlut Cavusoglu TSK’ya fuze savunma sistemi alinmasi konusuyla Rusya Devlet Baskani Vladimir Putin’in de ilgilendigini soyledi.

Boyle bir durumda Rusya ilk once muhtemelen S-300 sistemi varyantlarindan birini satmaya calisacaktir.


Nitekim 2015’de iptal edilen uzun menzilli hava savunma sistemi T-LORAMIDS ihalesinde Rusya, zamanin Ankara Buyukelcisi Vladimir Ivanovskiy’nin ifadesine gore, 2.500 km’ye kadar menzilli balistik fuzeleri de engelledigi iddia edilen Antey-2500 uzun menzilli hava ve fuze savunma sistemi teklif etmisti. Bu sistem Rus S-300VM’nin daha kisitli kabiliyetli ihrac versiyonuydu.

Ancak soylenenlere gore Rusya en az %50 yerli katki payi ve teknoloji transferi talebimize yanasmadigi icin de ilk elenen sistem oldu. Ustelik o zamanlar aramiz bugune oranla cok daha iyi idi.


S-400’u ise, her ortamda NATO’ya bagliligini tekrarlayan bir Turkiye’ye, iliskilerimizin stratejik ortaklik seviyesine ulastigina emin olmadigi surece satmak istemez. Bu da savunma sanayi icin ancak orta vadede gerceklesme ihtimali olan bir durumdur.

Boyle bir durumda da biz zaten uzun menzilli hava savunma sistemimizi kendimiz gelistirmeye basladigimiz icin, olsa olsa acil acik kapatmak amaciyla 2-3 sistem aliriz. Urunlerin teslimi ve operasyonel hale gelmesi de 2-3 yili bulabilir diye degerlendirmekteyim.


Nispeten kolay alabilecegimiz bir sistem olan Antey-2500’un 1 bataryasinin fiyatinin da yaklasik 1 milyar USD oldugu soylenmekte. Bu fiyat 2013 ortalama ihrac fiyati olup icerecegi firlatma araci, firlatma/doldurma araci ve fuze sayilarina da bagli olarak degisebilir.


Bu noktadan hareketle bu sistemlerin milli ve/veya NATO sistemlerine entegrasyonu icin ciddi politik cabalar, ilave muhendislik ve alt sistem gelistirme faaliyetleri, yani ek finansman ve sure gerekebilecegini de eklemem gerek.

Ortak gelistirme durumunda ise, Turkiye hava savunma sistemini NATO sistemlerine entegre calistirmak isteyecegi icin Rusya S-400’un ve hatta Antey-2500’un teknolojik temelinin NATO’nun eline gecmesine izin veremez.

Ayni sekilde NATO da bilmedigi bir Rus-Turk ortak teknolojisi tasiyan sistemin kendi sistemine entegre edilmesine dogal olarak derin kusku ile yaklasacaktir.

Bundan dolayi hayal ettigimiz en yeni teknoloji uzak gorunmekte.

Cok israrci olursak ve iyi pazarlik edebilirsek; S-400 teknolojisinin aynisi olmayacak, nispeten daha farkli ve S-300 kaynakli teknolojiyi temel alan bir hava savunma sistemini ortak gelistirme teklifinde bulunabilirler. Bunun da Turkiye icin ne kadar tatmin edici olacagi o zaman tartisilir.

Uzun menzilli hava savunma sistemlerinde edinimi en zor ve asil kritik teknolojiler

  1. Iyi bir tespit, takip, atis kontrol radar sistemi
  2. Iyi bir motora sahip, iyi ucucu, takatli ve yuksek manevra kabiliyetli bir fuze
  3. Iyi bir arayici baslik (RF, IIR, Cok modlu arayici) dir

Bunlarin haricindeki alt sistem ve komponentlerde ortak gelistirme imkanlarimiz her zaman olabilir dusuncesindeyim.

Ilk yayinlanma tarihi: 13 Agustos 2016 saat 13.25

Revizyon-1 (10 Ekim 2016):

Rusya’nin Antey-2500 icin 350 km menzilli 9M82MDE fuzesi gelistirdigi goruldu.

Rusya Ile Ortak S-400 Gelistirir Miyiz?’ için 20 yanıt

  1. Yaziniz ve degerlendirmeleriniz icin tesekkurler. Ustadim size bir sorum olacakti. Velev ki Antey-2500 aldik ve kullanmaya basladik. Olasi sistemler nerde konuslanmali ve kac sistemden olusmalidir ?

    Saygilar

    Beğen

  2. Sayın TRex,

    Orta menzilli bir hava savunma sisteminden Yuksek menzilli bir hava savunma sistemine gecişte aradaki farklar ne olacaktır ve biz hali hazırda bu farkların ne kadarına sahibiz, ne kadarını kolay hallederiz, ne kadarında cok zorlanırız ve bu zorlandıklarımız hangiler olur. Işler yolunda giderse ne kadar sürer bu aradaki farkı yapmak ?

    Beğen

    1. Ustadim,

      Orta menzilli hava savunma sistemi (OMHSS) ile uzun menzilli fuze ve hava savunma sistemi (UMFHSS) arasinda; gudum sistemi, hiz, manevra kabiliyeti, motor, kademe sayisi, radar ozellikleri gibi cok sayida fark bulunmakta. Hatta tasiyici arac buyuklukleri dahi farklidir.

      Dolayisiyla genel olarak benzerlikleri farkliliklarindan cok daha az demek yanlis olmaz.

      Bundan dolayi dunyada cok fazla sayida operasyonel OMHSS mevcut iken operasyonel UMFHSS sayisi (6 ulkeye ait) 11 adettir.

      Yardim almaksizin tek basina ozgun UMFHSS gelistirebilen ulke sayisi ise sadece 2’dir: ABD ve Rusya. Dolayisiyla istatistiki acidan uzaya cikmak ile esdeger zorluktadir.

      Su anda radar dahil hicbir parcasi elimizde yok.

      Tek basimiza, iyimser tahminle, 10 yilda yapabiliriz. Bugunku hedeflerimize gore gunumuz S-300PMU2 benzeri bir genel performans elde edebilirsek de basarili sayiliriz. Bu, gunumuz Antey-2500/S-300VM UMFHSS’sinden genel olarak daha kisitli performans anlamina gelecektir.

      Diger yandan, 7 yil calisma sonrasi hic yapamayabilecegimizin farkina da varabiliriz!

      Bir diger alternatif de, 10 yil sonra bugunun S-300’u degil Cin urunu FD-2000’i seviyesinde basit ve dusuk performansli bir urun de cikabilir ortaya.

      Beğen

  3. abi dün yapılan dünya enerji kongresinde bu konu tekrar gündeme geldi. kongre sonrası kapalı kapılar ardında ne konuşuldu bilmiyorum ama dışişleri tarafından hava savunma sistemleri konusunda rusya’dan teklif alınacağı açıklandı.

    rusya kendi kritik öneme sahip teknolojisinin transferini bize yapmayacağına göre, acaba biz sadece parasını verip hazır sistemimi alacağız? eğer böyle yaparsak kendi yapmayı düşündüğümüz yerli ve milli hava savunma sistemi projemizi tehlikeye atarmıyız?
    çıkan haberin linki burda:
    http://www.kokpit.aero/askeri_havacilik/s400-rusya-teklif

    Beğen

  4. Selam,
    SAMP / T Systemleriyle ilgilenmek daha mantikli. Aster 30 Block 1 ve Block 2 mesela, daha sonra bunlar TF2000 ve I sinifi Frikateynlere de optime edilmis sekilde entegre edilebilir. Suan genelde Aster 15 Systemleri Gemilerde bulunmakta. Bence Fransizlarla daha fazla Savunma sanayisinde calismamiz lazim.

    Beğen

  5. Iyi gunler.silahlarla,savunma sanayii ile pek bilgisi olan biri değilim,lakin benimde bir kac sorum ve gorusum olacak.israilde askerligini yapan biri bana,israile sınırları dışından taş bile atamazssın demişti ve aynı kişi, israil fırlattığı füzeyi dünyayı dolaştırıp tekrar kendi topraklarina düşürebilir demişti.israil bu silahlari kendi milli imkanlariyla uretiyor(elbette amerikanin yardimiyla).biz uzun menzilli bir silah satin alabilmek için calmadik kapi birakmadik.adamlar2023 de olmasin 3 5 sene daha bekleyelim ve kendi milli silahimizi gelistirelim.kendimiz uretelim su 2000 3000 km menzilli silahlari.adamlar kendilerinide vurabilecek silahlari bize satarlarmi veya satsalar bile kontrolunu bize verirlermi.iyi calismalar.

    Beğen

    1. Ustadim,

      Oncelikle bahsetiginiz konu uzun menzilli hava savunma sistemi. Saldiri degil tamamen savunma amaclidir.

      Genelde 2 farkli satis yontemi sergiler buyuk ulkeler:

      NATO blogu ulkelerinin sattiklari silahlar neredeyse her zaman kendi kullandiklari ile ayni kabiliyetlere sahiptir. Bu yuzden kritik silahlari (Ornegin F-22 savas ucagi) ya kimseye satmazlar veya cok kontrollu satarlar. Ayrica uzerinde degisiklige izin vermezler.

      Ruslar ise biraz daha serbest satarlar ancak ihrac urunleri neredeyse her zaman kendi kullandiklarina gore daha kisitli kabiliyetlere sahiptir. Ayrica uzerinde degisiklige izin vermezler.

      Bize verirler mi konusuna gelince. Rusya da ABD de uzun menzilli hava savunma sistemi ihalesine teklif vermislerdi. Yani biz teknoloji transferi talep etmeden satinalmayi kabul etseydik coktan yerlerinde kurulmus calisiyordu Rus veya ABD sistemleri.

      Biz ise artik hazir silah almak degil yapabilecegimizin azamisini kendimiz yapip ozgun ve yerli silahlar kullanmak istiyoruz.

      Beğen

  6. Ustadim,

    Oncelikle tersine muhendislik kolay birsey degildir. Ornegin bir roket motoru elde ettiniz diyelim. Onu “kopyalayacsk” malzeme bilimine sahip degilseniz yine yapamazsiniz.

    Uzun menzilli hava savunma sistemi radari konusunda zaten devam eden bir proje var. TF-2000 projesinde kullanilacak olan CAFRAD’in bir versiyonu bunun icin de kullanilacak. Ancak Aselsan is programina gore teslim tarihi 2021-2022 gibi.

    Arayici baslik konusunda Hisar A/O’ da kullanilacak IIR baslik prototipleri 2015 sonunda teslim edildi ancak uzun menzilli de cok modlu (RF+IIR) baslik kullanilmasinin planlandigi konusuluyor ki bugune kadar yapabildigimiz bir sey degil

    Fuze ise tamamen farkli bir dunya. Motor kademe sayisindan tutun yakitina, govdede kullanilacak malzemeye ve bunun gibi cok sayida konuda sifirdan yapilmaya baslanmali cunku ornegin bunda kullanilacak fuze ile Hisar-O’da kullanilacak fuzenin karakteristikleri tamamen farkli olacaktir.

    Bunlar konusunda yapilacak teknoloji transferi tabii ki isleri hizlandirir. Ancak boyle kritik konularda transfer yapmayi kabul eden ulke yok. Cunku iyi bir hava savunma sistemi yapabilmek o kadar kritik onemde bir sey ki bunu tek basina tamamen yapabilen ulke sayisi 4, ortaklariyla birlikte yapabilen de azami 10.

    Bu komponentleri almak istediginiz zaman dahi onunuze cok sayida ihrac kisitlamalari cikiyor. Para verseniz de alamiyorsunuz.

    Acele etmemizin gerekli oldugunun en onemli gostergesi, NATO ulkelerinden surekli hava savunma sistemleri gorevlendirmelerini istememiz.

    Beğen

    1. Sayin T-Rex,

      Konuya isik tutacaginizdan emindim, yanilmadim. Tesekkur ederim.

      Aklimda kalan son soru ise kisaca su: Bu konuda yayimlanmis ve coktan suresi gecmis epey patent oldugunu dusunuyorum. Bunlarin malzeme biliminden, sensor teknolojisine, roket motorundan, roket govdesine ve imalat teknolojilerine kadar bir yelpaze de olacagi aciktir. Amac, bir yerden baslamak ise eski ama hala gecerli patentleri derhal pratige dokmek bizim icin cok kolay olabilir. Ileri asamalar icin ar-ge ye yapilacak yatirim ve sofistike yazilim -ki sanirim hava savunma sistemlerinin en gelismis yonu yazilimdir- gerceklestirilebilir.

      Kisacasi bir an once baslayalim, dunya da 4 kisi bu isi yapiyorsa demek ki yapilabilir. Bizim 5. uretici olmamamiz icin bir neden yok, cok calismamiz gerek sadece.

      Beğen

  7. Sayin T-Rex,

    Bahsettiginiz kritik teknolojileri tek tek olarak degisik yapimcilardan (kenerik de olsa) temin edip, uzerinde gelistirme yapmamiz akabinde de tek bir sistem olarak Nato standardlarina uygun olarak entegre etmemiz hakkinda dusuncelerinizi duymaktan mutlu olurum. Ozellikle su basliklar hakkinda dusuncelerinizi merak ediyorum:

    A- Sanirim 1. ve 2. nolu teknolojik eksiklikler alaninda SSM nin calismalari mevcutdur. Gerci bizim teknolojiler ileri hava savunma sistemi icin uyumsuzdur ama belki tedarik edilebilecek know-how ile gelisime ivme kazanmamiz mumkun mudur?

    B- 3 Nolu teknolojik eksiklik sanirim onumuzdeki en buyuk engel. Bu konuda SSM nin az da olsa calismalari oldugu kanisindayim. Ileri teknolojiye ulasmamiz icin gerekli componentlari uretmemiz de sanirim imkansiz. Sizce bu sensorlerin degisik ureticilerden tedariki mumkun olabilirmi yoksa imkansiz mi ?

    C- Nato standardinda sistem entegrasyonu icin sanirim Nato uyeleri bir engel cikarmayacagini dusunuyorum, yaniliyormuyum?

    D- Boyle bir sistemin dedigim sekilde gelistirilmesinin toplam maliyetinin 3-4 batarya maliyeti kadar olabilecegini ancak harcanacak zamanin epey uzun oldugunu dusunuyorum. Bu konuda acele etmemiz icin stratejik bir neden oldugunu dusunuyormusunuz?

    Saygilarimla

    Beğen

  8. abi TAI taşınıyormuş, doğru mu? ankara akıncılarda konuşlu TAI başka şehre taşınacakmış, akıncılarda park yapılacakmış. bu taşınma işi, projelerde yavaşlama yapar mı? yeni pist, yeni bina, yeni simülasyon ve test merkezleri kurmak zaman alacağı için, bunların kurulmasını beklerken bir taraftan da projeleri devam ettirmek mümkün mü?

    bir de abi, Rusya ile işbirliği geliştirmek bize savunma anlamında büyük atılımlar sağlar mı? uzun yıllardır NATO ve Amerikayla birlikte hareket ettik ama savunma konusunda bize hiç yardımcı olmadılar. savunmayı geçtim, başka konularda da yardımcı olmadılar. misal vermek gerekirse, Yunanistan ekonomik krize girdi ve bütün avrupa yunanistanı kurtarmak için seferber oldu. biz girseydik bize hiç yardımcı olmazlardı. zaten 2000’de girdiğimiz ekonomik krizde hiç yardımcı olmadılar.
    ayrıca avrupalılar ve amerikalılar hep birbirleriyle beraber müşterek projeler geliştirip, birbirlerini yükseltirken, bizi aralarına hiç davet etmezlerdi.

    acaba Rusya ile başladığımız bu ilişkiler bizi selamete taşır mı? zora düştüğümüzde Rusya elimizden tutar mı? yoksa onlarda tıpkı avrupalılar ve amerikalılar gibi bize sırtını mı döner? beraber güçlü bir ekonomi, güçlü bir savunma, güçlü bir gelecek inşa edebilir miyiz yoksa tıpkı Avrupalıların yaptığı gibi bize ”git az ötede oyna, ayağımın altında dolaşma” deyip bizi ötekileştirirler mi?

    biz esmer, müslüman ve ortadoğulu olduğumuz için beyaz, hristiyan ve batılı insanlar bizi sevmez. acaba rusya’da sevmez mi? rusya; esmer, müslüman ve ortadoğulu olmasına rağmen suriye’ye yardım etti. keza yine esmer, müslüman ve ortadoğulu olmasına rağmen iranla da iyi geçiniyor. acaba bizimle de iyi geçinir mi?
    yoksa yine sıcak denizlere inmek için bizi öldürmeye azmeder mi?

    Beğen

    1. Ustadim,

      TAI’nin tasindigina dair hicbir resmi makam hicbir aciklama yapmadi. Akinci ussu tasiniyor.

      Rusya dahil hic bir ittifaka gozumuz kapali guvenmemek lazim. Nihai amacimiz hepsine esit yakinlikta ama bagimsizca ayakta kalabilmek olmalidir. Yani cesitli ulkelerle/ittifaklarla capraz iliskiler kurmaliyiz

      Beğen

  9. Üstad; PYD nin TR nin güney sınırı boyunca ilerleyişi hakkında bir şeyler söylemek ister misiniz? Fırat’ın batısı meselesi.

    Beğen

    1. Ustadim,

      Hatirlarsaniz cok da uzun olmayan bir sure once Menbic’in SDG tarafindan alinmasina karsi cikmayacagimizi belli etmis ancak yonetiminin sadece Araplara birakilip YPG’nin geri cekilmesi konusunda sert aciklamalar yapmistik. Bakalim ne olacak takip edecegiz.

      Beğen

    2. @ cesitli ulkelerle/ittifaklarla capraz iliskiler kurmaliyiz diyen arkadaş;

      Bu dedigine ittifak denmiyor; “oynaklık, güvenilmezlik” deniyor. Türkiye’nin hala çektiği tüm sıkıntıların başlangıcı, 1973 Arap-İsrail savaşında müttefikiz dediği devletlere “ben size üslerimi açmıyorum” diyerek sırtını dönmekle kalmayıp, bir de üstüne üstlük Sovyetler birliği uçaklarına hava sahasını açıp, “müttefiklerimizi” sırtından vurmasına dayanıyor;

      O dönemde İsrail, kendi nüfusuna oranla epey fazla kayıp vermişti. Haliyle adamlar da İran’ın yaptığı Sovyetler’e doğru eksen kaymasını da görüp, orta-doğu’dan kimseye bir daha tam manasıyla güvenmeme kararı aldılar.

      74-78 arası yediğimiz ambargonun da(Rum lobisinin, İsrail lobisi aksine ambargo kararı aldıracak gücü yoktur), yine o günlerde çizilen ve ortaya çıkan “büyük orta-doğu projesi” haritalarının da sebebi, hep bu ihanettir;

      Bu tarihten itibaren itibaren, “masum” kapitalist oyunları bir kenara bırakıp, Orta-doğudaki tüm halkları BİRBİRLERİNE ÖLÜMÜNE DÜŞMAN EDEREK, çok uluslu sermayenin her istediğini kabul etmeye mecbur bırakma gibi bir stratejiye yöneldiler…

      Bu stratejiye en uygun, 4 önemli komsu devletin tehditlerine karşı “en mecbur bırakılabilecek” halk, jeo-stratejik, jeo-ekonomik konum ve nüfus dağılımı bakımından kürtler…

      Tüm dünyada, darbelerin tamamı CIA organizasyonudur ve CIA bu işte uzmandır. Hiç bir zaman da böyle 15 temmuzdaki gibi amatör darbeler yapmaz.

      15 Temmuzda yapılan darbe, aslında hükumete yapılmamış, (darbe yaptığını zanneden, kontrol edebildikleri bir avuç personeli de feda etme pahasına, darbe istihbaratını sızdırarak) Türk ordusunun operasyonel kabiliyetini bitirme ve bunun sonucunda güneyimizde, hatta belkide güneydoğu Anadolu bölgemizde bir oldu-bitti yapmaya ve akabinde de Türkiye’yi parçalamaya yönelik bir darbedir.

      Peki, CIA kontrol edebildiği bir avuç “kıymetli personeli” neden harcar?

      Satrançta vezir almak için fil feda edersiniz ya, bu da böyle birşey; Çok açıktır ki, CIA artık Türkiye’nin üzerini çizmiştir.

      Petrol kaynaklarına en yakın, etrafındaki tüm devletler ile düşman edilebilecek, istese de istemese de küresel sermayenin kuklası yapılabilecek yegane potansiyel kürtlerde var…

      Eğer Kuzey Atlantik paktı, kartlarını artık bu kadar açık oynuyorsa, Türkiye’nin de malesef nato ittifakından çekilmekten ve başka ittifak arayışlarına yönelmekten başka şansı kalmamıştır. Bu artık bir tercih değil, malesef zorunluluktur. Aksini iddaa etmek, devekuşu misali kafasını kuma gömmeye benzer.

      Bugünkü bilgilerimiz ışığında geriye dönüp baktığımızda, Mavi Marmara olayı ile İsrail ile ilişkilerin kopartılması hızlandırılmamış olsaydı bile, Nato’da karar mekanizmasında söz sahibi devletlerin ve küresel sermaye kontrolündeki medya kuruluşlarının 30 senelik askeri, ekonomik ve politik politikasına baktığımızda, bu noktaya er ya da geç geleceğimizi görüyoruz.

      saygılarımla,
      Fazıl K.

      Beğen

Yorum bırakın